Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | karşı yönde | opposite adj. | ||
Sami was coming in the opposite direction. Sami karşı yönden geliyordu. More Sentences |
||||
General | karşı yönde | round about adv. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | karşı yönde tatbikat yapmak | counter-drill v. |
General | karşı yönde dengelenmiş | counter-balanced adj. |
Politics | ||
Politics | emzirmeyi savunup biberonla beslemeye karşı çıkan ve bu yönde protestolar yapan kimse | lactivist n. |
Traffic | ||
Traffic | karşı yönde hareket eden şeritten ayrılmış (yol) | divided adj. |